Veganlık Nedir?

VEGAN DERNEĞİ

Etimoloji

Vegan sözcüğünün kökeninin vejetaryen sözcüğüne uzandığı biliniyor. Vejetaryen sözcüğünün kökeninin ise, Latince’de canlı, sağlıklı, hayat dolu anlamına gelen “vegetus”tan geldiği ve zannedildiği gibi Latince “vegetabile” (sebze/bitki) kelimesinden türemediği, bugüne kadar pek çok kişi ve sözlük tarafından kabul edilmiş bir açıklama.

Ancak bu tanım bazı kaynaklarda şehir efsanesi olarak da tanımlanıyor. Çünkü 1842 yılında Londra’da kendilerini “vejetaryen” olarak tanımlayan ve bu sözcüğü kullanan ilk insanların (Alcott House School) yalnızca bitkisel beslendiği ve 19. yüzyılın ilk yarısında İngilizce “vegetable” (sebze) sözcüğünün meyve ve tahılları da kapsayacak şekilde yalnızca bitkilerden/sebzelerden elde edilen besinleri betimlediği kaynak taramalarıyla ortaya çıkmış durumda. Dolayısıyla bu görüşü savunanlar, vejetaryen sözcüğünün, “Regnum Vegetabile /Plant Kingdom/Bitki-Sebze Krallığı” örneğinde olduğu gibi, Latince “vegetabile”den türediğini düşünüyor (Uluslararası Vejetaryenler Birliği – IVU). Sebze/bitki anlamına gelen “vegetable”sözcüğünün de yine “vegetus”tan gelmesi bir ihtimal, fakat ağırlıklı olarak “vegetable+arian”, yani sebze+ci mantığıyla sözcüğün oluşturulduğuna inanılıyor.

Elbette bireyler gibi sözcükler, tanımlar ve kurumlar da zaman içinde evriliyor, değişiyor.

Günümüzde IVU’nun 2011 yılında tüm üye birliklerinin oybirliğiyle kabul ettiği vejetaryen tanımı, “Süt ürünleri, yumurta, bal gibi hayvansal gıdaların dahil ya da hariç olduğu (tercihe bağlı tüketildiği ya da hiç tüketilmediği) tamamen bitkisel kaynaklı bir beslenme biçimi” olarak karşımıza çıkıyor. Yani vejetaryenler bir hayvanın (örn. sığır, koyun, keçi) beden parçalarını (et) yemeseler de, veganlardan farklı olarak, balık ve tavuk gibi hayvanlar ile yumurta, süt ve bal gibi hayvanların vücut salgılarını tüketebiliyorlar (lakto, lakto-ovo vejetaryenlik). Aynı zamanda yine veganlardan farklı olarak yün, ipek ve hayvan derisi gibi hayvanlardan elde edilen materyalleri de kullanmakta sakınca görmeyebiliyorlar.

 

Ve.gan

isim/sıfat/zarf

Vejetaryen (vegetarian) sözcüğünün ilk ve son hecelerinden elde edilen vegan sözcüğü, The Vegan Society’nin kurucularından Donald Watson tarafından 20. yüzyılda literatüre kazandırıldı.

İngiltere Vejetaryen Cemiyeti‘nin eski üyesi ve The Vegan Society’nin kurucularından Donald Watson, beslenmesinden hayvanları ve hayvansalları çıkardıktan sonra Kasım 1944’te, veganlar ile vejetaryenler arasındaki farkı ortaya koymak amacıyla (vejetaryenler süt ve yumurta yediklerinden, yemeyen insanları tanımlamak amacıyla) “vegan” adlı yeni bir terim ortaya çıkaracağını duyurdu. Bir yıl önce İngiltere’deki süt ineklerinin %40’ında tüberküloz bulunmuştu ve Watson bu bulgu üzerinden vegan yaşam tarzının insanları kirli gıdalardan koruduğunu savundu. Terimi oluşturduktan üç ay sonra, kelimenin nasıl telaffuz edilmesi gerektiğine dair resmi bir açıklama yayımladı. 25 abonesi olan yeni Vegan Society haber bülteninde “vejan değil, vegan olarak okunur” diye yazdı.

Vegan tanımı 1979’da The Vegan Society tarafından aşağıdaki şekilde belirlendi ve bugün de dünya çapında yaygın olarak kabul gören bir tanım.

“[Veganlık] hayvanların gıda, giyim ya da başka amaçlarla maruz bırakıldıkları sömürü ve zulmün her türlüsünden -uygulanabilir olan en mümkün mertebede- kaçınan ve buna ek olarak insanların, hayvanların ve çevrenin yararına, hayvan içermeyen alternatiflerin geliştirilmesini ve kullanımını destekleyen felsefe ve yaşam biçimidir. Beslenme söz konusu olduğunda, hayvanlardan tamamen veya kısmi olarak elde edilen ürünlerin reddedilmesini ifade eder.”

Donald Watson 2002’de kendisiyle yapılan bir röportajda veganlığı şu şekilde tanımlıyordu: “Veganlık hayvanlar alemine dair sömürü ve zulmün tüm biçimlerini dışlamanın ve yaşamı gözetmenin yoludur. Et, balık, kümes hayvanı, yumurta, bal, hayvansal süt ve türevlerini dışlayıp bitkiler aleminin ürünleriyle yaşamayı ve tamamen ya da kısmen hayvanlardan üretilen tüm ticari malların alternatiflerini kullanmak şeklinde pratiğe dökülür.”

Ölümünden yaklaşık bir yıl önce, 11 Ağustos 2004’te yayınlanan bir röportajda ise kelimenin ortaya çıkışıyla ilgili ilginç bilgiler de verdi: “İlk okuyucularımı ‘süt ürünleri tüketmeyen vejeteryan’ kalıbı yerine daha kısa bir terim önermeye davet ettim. Dairyban, vitan, benevore, sanivore, beaumangeur ve benzeri bazı tuhaf önerilerde bulunuldu. ‘Vejetaryen’ kelimesinin ilk üç ve son iki harfini içeren kendi sözümü, vegan‘ı kullanmaya karar verdim. Kelime, Oxford İngilizce Sözlüğü tarafından kabul edildi ve onu geliştirmeye kalkan da olmadı.”

Vegan kelimesinin Türkçede tespit edildiği ilk kaynak ise 1990 yılında Milliyet gazetesinin bir haberidir.

 

Kavram ve Felsefe

Zaman zaman halen vejetaryenlik ile karıştırılan veganlık (veganizm) ise yalnızca bir beslenme biçimi değildir; insan-hayvan-doğa ilişkisini adalet ve eşitlik temelli konumlandıran, güçlü bir felsefi altyapısı olan bir kavram ve yaşam biçimidir.

Hayvan özgürlüğünü ve özgürleşmesini temel alan etik vegan felsefeyi ve yaşam tarzını benimseyenler; insanmerkezci ve faydacı yaklaşımlara karşı çıkarak tamamen bitki/meyve/bakliyat bazlı bir diyet ile beslenmeyi, hayvan bazlı veya hayvanlar üzerinde test edilmiş herhangi bir malzeme/ürün kullanmamayı ve hayvanat bahçeleri, hayvanlı sirkler, deniz parkları/tematik akvaryumlar gibi hayvanların tutsak ve istismar edildiği her türlü eğlence biçimini reddetmeyi, insan dışı hayvanlara yönelik ahlaki bir yükümlülük olarak görür.

 

Veganlık:

  • İnsanın diğer hayvanlardan üstün olduğu yanılgısına dayanan, bireylere tür mensupluğu üzerinden değer atama anlayışını temel alan ve bir ayrımcılık biçimi olan türcülüğü reddeder.
  • İnsan dışı hayvanları gıda, giyecek veya herhangi başka bir amaç için sömüren, onlara zulmeden bütün eylemleri reddeden ve mümkün olduğunca engellemeye çalışan bir felsefeyi ve yaşam biçimini temsil eder.
  • Bir yaşamın öznesi olan insan dışı hayvanları; acı, korku, mutluluk, şefkat gibi duyguları ve doğuştan gelen temel hakları olan hissedebilir bireyler olarak görür.
  • Hayvanların kaynak/ürün/mal/mülk statüsünde insan menfaatleri için çeşitli endüstrilerce köleleştirilmesine karşı çıkar.
  • Hayvanların, insanların ve gezegenin iyiliği için insan dışı hayvanların kullanılmadığı, doğaya dost etik alternatiflerin gelişmesini destekler.